Üç kız kardeş aynı üzüntüyü
paylaşıyorlardı. Bir araya geldikleri zaman konu hep aynı idi: Erkek Kardeşleri.
İki erkek kardeşleri vardı. Söz dinlemiyorlardı.
Kardeşleri, işinde gücünde
doğru yaşamaya çalışan iyi insanlardı. Kimseye zararları yoktu, ellerinden
geldiği kadar iyilik de yapıyorlardı. Çocuklarını doğru yetiştirmişler,
evlendirmişler, helâl yoldan çalışıp kazanan, inançlı, vatanını, milletini
seven fertler olarak topluma kazandırmışlardı. Hepsi iyi güzeldi ama yine de
onların ahretinden endişe ediyorlardı. Çünkü onlara göre bu güzel davranışların
bir yola, bir tarikata girerek taçlanması gerekiyordu. Yola girmeden, bir
mürşitten el almadan, insan ahretini kurtaramazdı. Sadece tarikata girmek bile
kurtuluş ve cennete girmek için yeterli idi. Zaten doğru insanlardı bir de
onların tarikatına girseler cennet garanti idi. Bütün tarikatlar Hak’tı ama en
güzeli kendi tarikatları idi. Gelseler ne güzel olurdu.